Home / Uncategorized / brezilyada bir kürt kızı şarkıcı oluyor

brezilyada bir kürt kızı şarkıcı oluyor

Brezilya’nın sıcak, renkli sokaklarında, São Paulo’nun hareketli bir mahallesinde yaşayan 19 yaşındaki Leyla’nın hikâyesi, hem umut dolu hem de mücadeleyle örülüydü. Leyla, aslen Diyarbakırlı bir Kürt ailenin kızıydı. Ailesi, 1990’larda Türkiye’deki çatışmalar ve ekonomik zorluklar yüzünden Brezilya’ya göç etmişti. Leyla, bu uzak ülkede doğmuş, ama evde hâlâ Kürtçe konuşulur, halaylar çekilir, dengbêj hikâyeleri anlatılırdı. Babası küçük bir market işletiyor, annesi ise evde yöresel yemekler yapıp komşulara satıyordu. Leyla’nın kalbi ise müzikte atıyordu.
Leyla’nın sesi, çocukluğundan beri mahallede konuşulurdu. Henüz beş yaşındayken, evde çalan bağlama eşliğinde söylediği türküler, misafirleri büyülerdi. Ama Brezilya’da Kürt müziği yapmak, hele ki bir kız çocuğu için, pek de kolay değildi. Mahallede samba ve bossa nova ritimleri yankılanırken, Leyla’nın Kürtçe türküleri bazen garip karşılanıyordu. Yine de o, ne kimliğini ne de müziğini gizledi. Okulda arkadaşlarına Kürtçe şarkılar öğretir, onlara halay çekmeyi gösterirdi. Ama hayali büyüktü: Bir gün kendi şarkılarını yazmak, sahneye çıkmak ve hem Kürt hem de Brezilyalı kimliğini dünyaya duyurmak istiyordu.
Bir gün, São Paulo’nun merkezinde düzenlenen bir kültür festivalinde, Leyla’nın hayatı değişti. Mahalledeki bir müzik öğretmeni, onu festivale katılmaya ikna etmişti. Leyla, elinde sadece eski bir bağlama ve yüreğindeki tutkuyla sahneye çıktı. Kürtçe bir ağıt olan “Bêrîvan”ı söylediğinde, kalabalık önce sessizce dinledi, sonra alkışlarla coştu. Şarkının hüznü, Leyla’nın güçlü sesiyle birleşince, dil bariyerini aşmıştı. O an, sahnede parlayan Leyla, sadece bir Kürt kızı değil, evrensel bir sanatçıydı. Kalabalığın arasında bir müzik yapımcısı vardı: Clara Mendes. Clara, Leyla’nın sahne enerjisine ve özgünlüğüne hayran kalmıştı.
Clara, Leyla’yı stüdyosuna davet etti. Ancak bu yolculuk sanıldığı kadar kolay olmadı. Leyla’nın babası, kızının müzikle uğraşmasını riskli buluyordu. “Brezilya’da tutunmak zor, Leyla. Okuluna odaklan, güvenli bir iş bul,” diyordu. Annesi ise kızının hayallerini destekliyor, ama ailenin maddi durumu stüdyo masraflarını karşılamaya yetmiyordu. Leyla pes etmedi. Gündüzleri bir kafede garsonluk yaparak para biriktirdi, geceleri ise odasında şarkı sözleri yazdı. Kürtçe türkülerle Brezilya’nın ritimlerini harmanlıyor, samba ile halayı, bossa nova ile stranları birleştiriyordu. Şarkılarında hem sürgündeki bir halkın özlemini hem de Brezilya’nın neşeli ruhunu anlatıyordu.
Bir yıl sonra, Leyla’nın ilk single’ı “Rojên Azad” (Özgür Günler) yayınlandı. Şarkı, Kürtçe ve Portekizce sözleriyle, hem Brezilya’daki göçmen topluluklarda hem de yerel müzik listelerinde hızla yükseldi. Klipte, São Paulo’nun renkli sokaklarında halay çeken Kürt gençleriyle samba dansçıları bir aradaydı. Bu görüntü, Leyla’nın hayalini yansıtıyordu: Farklı kültürlerin birleşimi, barış ve özgürlük. Şarkı, sosyal medyada viral oldu; Brezilya’daki Kürt diasporası kadar, yerel müzikseverler de Leyla’yı bağrına bastı.
Ancak başarı, beraberinde zorlukları da getirdi. Leyla, sosyal medyada ırkçı ve ayrımcı yorumlara maruz kaldı. Kimileri onun Kürt kimliğini öne çıkarmasını eleştiriyor, kimileri ise “Brezilyalı gibi davranmadığını” söylüyordu. Leyla, bu eleştirilere sahnede cevap verdi: “Ben ne sadece Kürt’üm ne de sadece Brezilyalı. Ben, her ikisiyim. Müziğim, bu iki dünyayı birleştiriyor.” Konserlerinde Kürtçe türkülerin ardından Portekizce şarkılar söylüyor, dinleyicileri hem ağlatıyor hem dans ettiriyordu.
Zamanla, Leyla Brezilya’nın en tanınan genç sanatçılarından biri oldu. İlk albümü “Dengê Dil” (Kalbimin Sesi), Latin Grammy’ye aday gösterildi. Albümde, Kürtçe, Portekizce ve hatta İspanyolca şarkılar vardı. Leyla, sahnede sadece bir şarkıcı değil, bir kültür elçisiydi. Konserlerinde Kürt bayrakları kadar Brezilya bayrakları da dalgalanıyordu. O, müziğiyle sınırları aşmış, iki halkı birleştirmişti.
Leyla’nın hikâyesi, bir Kürt kızının hayallerini gerçekleştirmek için verdiği mücadelenin ötesine geçti. O, kimliğinden vazgeçmeden, aşk ve müzikle dünyayı değiştirebileceğini gösterdi. São Paulo’nun sokaklarında hâlâ onun şarkıları yankılanıyor, hem Kürtçe hem Portekizce, hem hüzünlü hem neşeli.
Not: Bu hikâye kurgusaldır ve gerçek kişi ya da olaylara dayanmamaktadır.

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir